PDA Manifesto etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PDA Manifesto etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Şubat 22, 2013

"PEMBE DEVRİM"!

Milliyet bugün aynen böyle başlık atmış PDA'dan yola çıkarak yaptığı pembe domates haberine...


Söylemek istediğimiz, çok önemsediğimiz hemen her konuya da yer vermiş.
Ayşen Ertür ve Mehmet'in altını kalın kalın çizdiği hususlar gibi...

Sağolsunlar..

Bu konuya böylesine dikkat çekilmesinde Sazak'ların payı inkar edilmez.
Sevgili üyemiz Ayşe Sazak'ın anlattığına göre Derya Bey, daha görür görmez bir pembe domatesin "has", "doğal", "evladiyelik bir tohumdan gelme" olup olmadığını ayırdediyormuş.

Ceren Büyüktetik imzalı haberin tamamı şurada...

Mart 05, 2012

2012 TOHUMLARI YOLA ÇIKARKEN TÜRKİYE'DE PEMBE DOMATES MESELESİ

Sayın PDA Üyeleri,


Geçen hafta sonu dahil yayında kalan Tohum İstek ve Tohum Verecekler Listeleri ile ilgili iş bölümü ve gereken ön çalışma (adreslerin yazılımı, paketleme v.d.) tamamlandı.
İstanbul Koordinatörümüz Sayın Ayşen Ertür, Sayın Ayşe Sazak ve İzmir Koordinatörümüz Sayın Nail Sarı ellerindeki doğal pembe domates tohumlarını bu yılın temel kaynakları olarak karşılıyorlar, sağolsunlar...
Bodrum gibi civar yöreleri dahil İzmir'deki üyelerimizden ihtiyacı olanlara Sayın Nail Sarı, geri kalan tüm bölgelere, Ankara ve İstanbul'dakilere de  Sayın Ayşen Ertür tohumları gönderiyor. Nail Bey şimdiden birçok üyemiz ile iletişimi kurmuştu zaten. Ayşen Hanım da zarfları ve paketleri hazırladı, yarın postalamaya başlıyor. Tohumların kaynaklarını da onlar paketlerin üzerinde belirtiyorlar. Ayşen Ertür bu bağlamda Ayşe Sazak'ın yaptığı paketlemeyi "harika" olarak nitelendiriyor! 

Hepsine huzurunuzda bir kez daha ve içten teşekkür ediyoruz.

Açık kimliği ile haberleşmediği (e.posta adresi de sessiz harflerle oluşturulduğu) için adını ve soyadını hala tam olarak bilemediğimiz bir üyemiz bir süre önce bu gibi paylaşımların pembe domatesin yozlaşmasına yol açacağını belirtmişti. Belki bazı açılardan çok haklıydı. Örneğin yanınızdaki bahçede/tarlada örneğin pestisit kullanarak tarım ve sulama yapılıyorsa oradan sizin bitkilerinize de kimyasalların sızacağı açık bir şey. Tozlaşma da öyle. 
Öte yandan son üç dört yıldır çeşitli pazarlarda, manavlarda, büyük alış veriş merkezlerindeki marketlerde müthiş bir pembe domates bolluğu gözlemlenmekte. Dahası, "organik" diye nitelenenler dahil, bunların bir kısmında doğal mevsiminin dışında da "pembe" etiketli domatesler satılmakta. Buna sevinmek mi lazım üzülmek mi? (*) 
Elbette, herkesin pembe domates diye bir "lezzet bombası" olduğunu duyması, tanıması, bunu talep etmesi, bunu üreten köylülerin bundan para kazanması sevindirici. Ama talep var diye endüstriyel tarımın buna da el atması ve mevsimi dışında da üreterek pazara pompalaması üzücü. Tohumların yozlaşmasına yol açan asıl neden de bu sonuncusu olmalı herhalde.

Fakat bizler elimizdeki doğal tohumları, biliyorsunuz, zaten öyle herkesle paylaşmıyoruz. Paylaşımı yalnızca buraya üye olurken "PDA Manifestosu'nu okuyan" ve ona "uygun davranacağına söz veren" sayın üyelerimizle yapıyoruz. Bu da tohumların ancak ve ancak temiz toprakta, herhangi bir kimyasal kullanmadan, doğal tarım ilkelerine uygun olarak ve mevsiminde yetiştirilmesine söz verilmesi anlamına geliyor. Keza tohumları farklı amaçlar için kullanacaklara, genetiği ile oynama sevdalılarına, laboratuvarlara taşımaya niyetli gözükenlere kaptırmamak, ticari amaçlı el değiştirmemek anlamına da! 
Bizim tohumlar, balkonlarda, bahçelerde "kent tarımı" yapma azminde olanlara gidiyor. Sonuçta aylarca uğraşıp, üç beş tane pembe domates yetiştirebildiğine sevinenlere kısacası. Önemli olan onların arasından rahmetli Hafize Baliç gibi, aynı tohumu 50 yıl hiç bozmadan sürdürebilenlerin çıkması. Neden olmasın?

Saygılarımızla,

Tansuğ'lar

(*) (Bu konuda geçen yılın Şubat'ında düştüğümüz şu nota bir göz atın isterseniz). 

Aralık 22, 2011

ARALIK AYI, BALKONLAR ve "CALENDULA ARVENSIS"!

Aralık ayında çiçeklenen pembe... 
Geçen hafta PDA üyesi Sayın Ömür Yıldız gruba yolladığı mesajda "...yaz mevsimi geçtiği için mi kimseden ses çıkmıyor?" demiş ve küçük bahçesi için evde yaptığı seranın bağlantısını da eklemiş... Biz de biraz "balkon haberleri" geçelim...

Bu resim 4 Aralık'ta çekildi... Küresel ısınma, iklim değişikliği ve onların etkileri diye hep konuşulup durulur ya işte onun somut bir kanıtı: Aralık ayında bir süre sıcak ve güneşli günler gören bu pembecik çiçek açmış...
Yalnız o mu? Onun hemen dibindeki kadife çiçekleri de tomurcuklanmış, neredeyse açtı açacaklar...
Aslında o saksıda kadife çiçeği yoktu. Resimde gözükmeyen, fakat beyaz sinekleri kaçırsın diye biraz üst tarafındaki küçük bir saksıya ekilen kadife çiçeklerinin tohumları oraya düşmüş, havaları iyi bulup kök salıp yeşermiş olmalı.
Aslında böyle bir "balkonda iklim değişikliği deneyi"ne girişmek gibi bir amaç da yoktu... Tamamen tesadüf... Herkes yaz sonu domateslerinden kalanları söker, toprakları temizlerken biraz "kalanlara kıyamama", biraz da "üşenme" durumu...

Gerçi Pembe Domates Ağı'nın ilk yıllarında Ekim, Kasım aylarında meyva aldığımız bile olmuştu...

Bunlar bizim balkonda 2006 Kasım'ında çıkan pembeler.

İlk PDA üyelerimizden sevgili Dilek Gürelli ise o yıllarda Nişantaşı'ndaki çok güneş göremeyen balkonunda bir rekor kırmış, ilk meyvasını Aralık ayında verdirmeyi başarmıştı pembelerine:


Calendula Avensis nam-ı diğer Nergis
Bu arada gelecek sezon için bir hatırlatma! Şimdi pembelerinizi nereye ekecekseniz, oraya yakın bir yerlerde bulunması gereken  "Calendula Arvensis"leri ekmenin tam zamanı. Yani "Nergis"i... Ya da "Ayn-ı Safa"yı... Ya da İngilizce adıyla  "Field Marigold"u!
Nedeni şu gönderide ayrıntılı olarak verilmişti...
Biz bu yaz başı kadife çiçeği tohumu ararken nergisi de sormuş "şimdi onun zamanı değil" yanıtını almıştık hep. Nedenini sonra anladık, nergis soğanlı bir bitki ve soğanı da şu sıralar bolca bulunuyor...

Bütün bunları niye yapıyoruz? Elimizdeki "doğal", "evladiyelik" pembe tohumlarının doğallığını bozmadan döngüyü sürdürebilmek için... Bitirmeden dikkatinizi çekmek istediğim birşey var. PDA üyesi olan ya da olmayan pembe domates meraklılarıyla iletişimi daha kolay sürdürebilmek için FaceBook'ta açtığımız sayfada, üyemiz olmayan, olmadığı için de bu konudaki ısrarlı duyarlılığımızı bilmeyenler, zaman zaman için kimyasal zehirler hakkında da tavsiye alıp-veriyor. Sevgili Nalan Cantav sağolsun, genellikle bu gibi durumlarda hemen müdahale edip hatırlatma yapar, "...hooop... durun bakalım...bunların yeri burası değil" diye. Gene de bizi "dijital hafiye"lik yapmak zorunda bırakmasalar ne iyi olacak...Evet, onları zevkle kullanan, hatta ticaretini yapan o kadar çok topluluk var ki... Haydi şimdilik hoşçakalın!




Ağustos 02, 2011

PDA; Radyo CAZKOLİK, "BİR GÖLGENİN ARDINDAN" PROGRAMINDA!

Sayın Ahmet Erözenci, bir Internet radyosu; Radyo Cazkolik'te yaptığı "Bir Gölgenin Ardından" başlıklı programına geçen hafta beni de davet etmiş, geçmişte ve günümüzde bilgi çağında "paylaşım" kavramı etrafında bir söyleşi yapmıştık. "Pembe Domates Ağı" da söyleşimizde önemli bir yer kapladı! Hatta, bu konudan sonra Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong'un söylediği "Let's Call The Whole Things Off" adlı parçayı çaldık...
Programı Internet üzerinden dinlemek isterseniz burada!


Şubat 27, 2011

"PDA" ALTINCI YILINA YAKLAŞIRKEN ...

Bu yılın Mayıs'ında, "Evde Pembe Domates Serüveni" ve ardından gelişen "P.D.A"; Pembe Domates Ağı altı yaşına basacak!

Geçen beş yıl içinde yola çıkarken amaçladığımız Türkiye'de yetişen "doğal pembe domates"e dikkat çekmek ve onu koruma konusunda hayli yol alındı...
Bu arada sayısı 3000'lere varan PDA üyesi tarafından "balkonda tarım" uygulaması yapıldı.
Yalnız, PDA Manifestosu'nun son maddesinde

"...Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız!"

demiştik. Moda deyişle yeterince "farkındalık" yaratıldı! Ama şimdi bazı kuşkularımız da var. Çünkü "farkındalık"ın çok ötesinde bir pembe domates piyasası da oluştu. Pazara gelene kadar geçen süre ve yola dayanamadığı için köylünün üretmekten vazgeçtiği pembeler şimdi gene piyasada!
Lüks manavlarda mevsiminden önce ortaya çıkan ve tornadan çıkmış gibi birbirine benzeyen pembe domatesler, hatta "%100 de 100 ekolojik" pazarlarda seralardan getirilip, Ocak'ta Şubat'ta satılmaya başlanan "organik pembe domates"ler görmek mümkün artık... Çeşitli piyasalarda alınıp satılan ya da değiş tokuş edilen kimi pembe domates tohumları, endüstriyel olarak hazırlanıp, paketlenip satışa sunulan pembe domates tohumları, Internet üzerindeki kimi açık artırma sitelerinde satılan pembe domates tohumları görmek mümkün... Bu manzara iyi mi, kötü mü? Sevinelim mi yoksa daha da dikkatle mi bakalım? İster istemez ikinci yolu tutuyoruz.

Tarih:26 Şubat 2011... Pembe Domatesler... Yerseniz!

Öte yandan "PDA Manifestosuna uygun davranacağına söz verilmesi" koşulunu yerine getirip PDA'na üye olanlar içinden bile "aykırı" davranışlara girenlere rastlandı. Diğer üyelere ya da başka gruplara tohum satmaya ya da  endüstriyel üretimle pembe domates ticareti yapmak için bu ağı reklam aracı gibi kullanmaya kalkışmak gibi. Hele "Bunlar PDA tohumu" diyenlere de rastlanınca kendimize sorduk, "...biz ne amaçlamıştık, bunlar ne yapıyor?" diye...


Gelinen bu kesitte bütün bu gerekçelerle artık "evladiyelik doğal pembe domates" tohumlarının toplu gönderimlere malzeme yapılmasından vazgeçtik. Zaten eski üyelerimiz kendi tohumlarını elde edip sürdürüyorlar.  50 yıllık evladiyelik tohumlarıyla bu ağın oluşmasına vesile olan Hafize Nine ise artık aramızda değil. Baliç'ler onun bahçesinin yaşaması için ellerinden geleni yapsa bile... Gene onun tohumlarını sürdüren Metin Varol kendi tarlalarını bir süreliğine nadasa bıraktığı için o lüksümüz de artık kalktı... Bu yüzden onun tohumlarıyla yola çıkanlar ellerindekinin değerini iyi bilmeli...

PDA'na yeni üye olup da tohum isteyenlere gelince... İzmir ve Ankara gibi üyelerin birbirini tanıdığı yerlerde paylaşım sürüyor. Yöntemi de üyelerimiz kendi aralarında geliştirip uyguluyorlar. Sevgili Nail Sarı'nın İzmir'de yaptığı gibi... İstanbul'da da koordinatörük işlevi üstlenen arkadaşlarımızdan bazıları ve kimi deneyimli PDA üyeleri şu sıralarda benzeri planlar yapıyor. Basın sözcümüz Yeşim Güriş ve tam bir yararlı bilgi deposu dostumuz Ayşen Ertür, İstanbul'a, yeni üyelere mesaj vermeye hazırlanıyorlar.
Biz sessiz kalarak izliyoruz bu gelişmeleri. Pembe Domates Ağı'nın kendi kendini yönetmesini yani. Son aylarda aşırı iş yükü altında çalışan, çalışma temposu ve düzeni normale dönene kadar Koordinatörlük'ten ve "moderasyon"dan affını isteyen sevgili Nalan Cantav da öyle. Kendi kendini yöneten bir PDA görmek hepimizi çok mutlu ediyor...

Hazır uzun uzun lafa girişmişken yeni üyelerimize de bir iki ipucu verelim.
Artık yavaş yavaş çimlendirme zamanı geliyor. Sıcak iklimli yörelerde tam zamanı. İstanbul'da, Marmara'da da Mart başında tohumlar çimlendirme kaplarına girmeli. Bunu ilk kez yapacaklar için resimli rehberler PDA Ana Sitesi'nde! Keza farklı yörelerdeki uygulamaların da görülebileceği PDA Üye Web Günlükleri hep el altında...
Bu serüven bir balkonda başladı biliyorsunuz... Amaç kentte de doğal tarım yapılabileceğini görebilmek ve göstermekti. Yalnız balkondan balkona fark var ve bu başarınızı doğrudan etkileyecek bir husus. Şayet balkonunuz günde en az 6 saat güneş görüyorsa, çapı en az 40 cm. yüksekliği de 50-60 cm. olan bir kaç saksıyı barındırmaya elverişli ise orada pembe domates yetiştirebilirsiniz. Böyle değilse pembe yerine "cherry" ya da küçük saksılarda yetişebilen kırmızı domates türlerine yönelin. Bazıları da camekanla kaplı balkonlarda denemeye girişiyor. Camekanlı ise balkonunuz o zaman camları açmanız gerek. Bazı balkonlar da işlek taşıt trafiği olan caddeler üzerinde. Sevgili Münevver Eminoğlu söylemişti, "böyle yerlede egzos, mazot, v.s. kokabilir ürünler" diye. Öyle de oluyor gerçekten. Biz bunu aşmak için koruyucu torbalardan bir ölçüde yararlanmıştık.
Bu yüzden balkon deyip geçmemek lazım işte... Bahçeniz, tarlanız varsa o zaman olgunlaşan fideleri doğrudan toprağa dikeceğiniz için işiniz daha kolay...



İşte PDA altıncı yaşına yaklaşırken durumlar böyle böyle...
Hepinize bol hasatlı bir 2011 yazı diliyoruz...

Mart 13, 2009

MANİFESTOMUZUN ÖNEMİ ya da AMAN DİKKAT!

Geçen yıl bu "Pencere Önü Bostanları" etiketli ürünleri görünce biz de sevinmiş, hatta bir iki paket alıp eşe dosta hediye etmiştik. Bir yandan da hafiften bir endişe duyup, "acaba ne tür tohumlar bunlar?" diye düşünmüştük. Sadece su vererek yetiştirilebilen bu tohumların genetiğine müdahale edilmiş miydi?

Bu sabah Hürriyet'te bu konu ile haberi görünce hemen okumaya koyulduk...
Endişeler boşuna değilmiş baksanıza;

"- Yeni çeşitler gelecek mi?
-Bunlardan sonra daha farklı kaplar içerisinde domates, biber, patlıcan gibi minyatürize edilmiş, meyvesi yenen sebzeler gelecek.
- Minyatürize edilmiş ne demek? Meyvesi mi minyatürize edilmiş?
- Evet. Çünkü domatesi ev koşullarında yetiştiremezsiniz. Bunların minyatür versiyonu var. Patlıcanlar mesela, bir yumurta büyüklüğünde ve beyaz olacak. Biz onları bir süre sonra satışa çıkarmış olacağız. "

Sırada minyatür meyvalar da varmış, paketlenip sadece su vererek büyütülmek üzere satılacak...

Manifestomuzun önemi işte bir kere daha ortaya çıkıyor:
Doğal tohumları endüstriyel üretime kaptırmayacağız!
Aman dikkat!

Ocak 25, 2009

PDA ÇEKİRDEK KADRO İŞBAŞINDA!

Geleneksel tepsi, küçük kaşıklar, küçük paketler yine ortaya çıkarıldı... Geriye -ve ileriye!- tohum sayımı başladı... Bu yıl en sevindirici olan şey, eski PDA üyelerinin artık yeni tohum paylaşıcısı olduğunun iyice belirginleşmesi... Bütün mesele 7 bölgeli ülkemizde, bölgelere en uygun pembe tohumlarının bulunup yollanmasında... Bu da çözüleceğe benziyor... Bu arada bazı telaşlı mesajlar geliyor kimi üyelerden. "Haydi, bir an önce tohumları yollayın" diye. Sakin olmalılar. "Doğal döngü" diye diye bir hal oluyoruz. Daha çok zaman var (doğrulandı bu uzmanlarımız tarafından da) çimlendirme için...
Bu gibi durumlarda insanın aklına Manifesto'daki "...terminatör teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için... çalışacağız..." söylemi geliyor ve ardından paranoyalar basmıyor değil...
Sadece güvene dayalı bu ağ. Başka bir şeye değil...

Bu arada dünkü buluşmaya Yeşim'in getirdiği "Şeylerin Hikayesi" için tekrar teşekkürler. Sürdürülebilir Yaşam Filmleri Festivali'ni kaçıranların bu bağlantıdan, en azından bu filmi izlemesi mümkün... Aslında çok istediğimiz, uzun uzun duyurduğumuz halde, biz de gidemedik... Yeşim de festivali kaçırdığı için hayıflanırken, 8. Ekoloji Fuarı'nda tekrarının olduğunu görüp, koşa koşa gitmiş. Anlata anlata bitiremedi... Bugün en çok merak ettiğim filmlerden biri olan "Ağız Devrimi"nin de sorunsuz izlenebileceği bir bağlantı buldum. Bu filmdeki "Mouthfesto" ibret verici!

Eylül 28, 2008

2009 TOHUM PAYLAŞIMI

PDA Üyeleri arasında 2009 yazında yetiştirilmek üzere paylaşılacak tohumlar için harekete geçtik.
Üyelerimiz http://groups.google.com.tr/group/pembedomates adresinde, ana sayfadan bağlantıları verilen formları doldurmaya başladılar... Formlardaki bilgilerden -PDA 2007 Manifestosu kurallarına uygun olarak- tohum isteyenler ile tohum verebilecekleri bölgelere göre gruplayacağız...

Mart 17, 2008

PDA'NIN BÜYÜKANNESİ HAFİZE BALİÇ, BU YIL PEMBE EKMEYECEK...


Öbür yıl da. Daha sonraki yıllarda da...

Esasen 90+ yaşına rağmen, bu yıl da ekecekti geçen yıl sakladığı tohumları. Ama zamana daha fazla direnememiş.
O'nu bugün öğleyin, Çerkesköy'de İstasyon Camii üzerinden uğurluyoruz...

Baliç Ailesi'ne başsağlığı diliyoruz.

Ama onun Çerkesköy'de yıllar önce başlattığı doğal pembe domatesler, yüzlerce PDA üyesi eliyle Türkiye'ye yayılıyor...
Titizlikle korunarak, en az onun kadar özen gösterilerek, yaşamaya devam ediyorlar, edecekler...
"PDA 2007 Manifestosu"na uygun davranacaklarına söz veren PDA üyelerinin çoğu, aslında "onun pembe domateslerini emanet ettiği torunları" olarak Hafize Nine'ye de söz veriyorlar...
*******************
Nitekim, bugün PDA İletişim ağında onu tanıyan tanımayan pek çok üyemizden son derece sıcak, son derece insani mesajlar yağdı... Hepsinin de ortak noktası hiç karşılaşmadıkları halde çok sevdikleri Hafize Nine'nin çok sevdiği pembe domatesleri titizlikle yaşatmaya kararlı olduklarıydı. Hele bir tanesi var ki onu burada herkesle paylaşmalıyız:

"PEMBE ANA

Sevgili Baliç ailesinin ve tüm PDA'nın başı sağolsun. İnsanlar adları anılmadığı zaman gerçekten ölürlermiş. Hafize Anamız,her pembe tohumu meyveye dönüştüğünde Pembe Anamız olarak sonsuza dek sevgiyle var olacak...
Saygılarımla, Yeşim Güriş
- PDA"

Nisan 19, 2007

SORUNLAR, ÇARELER, YENİ ALBUM VE "EKOLOJİ FUARI 2007"

"Pemben mi var? Derdin var!
Bu lafı aslında "çocuklar" için duymaya alışkınız. Ama bu pembeler de "olunca" sevinilen, ama arkasından sevincin yerini alan ve hatta onun önüne de geçen "sorumluluk" duygusu yüzünden "tadını çıkarmakta" zorlanabildiğimiz canlılar gibiler aynı. Tasalanmamak mümkün değil...
Tohumlar çimlendikten sonra bazı üyelerimizden tedirginlik dolu mesajlar geliyor. Kimileri sorunlarını gruba yazmaktan çekiniyor. Sayın Saygın gibi deneyimli olanlar ise onları hem gruba yazıp hem de kendi günlüklerinde paylaşıyorlar ki PDA'nın işlevi de bu zaten.
Biz pembelerde "ikinci" serüveni yaşadığımız için nisbeten daha sakiniz. Siz de sakin olun. Pembelerinizin yaşam azmine, direncine güvenin. Bu arada "Hatay" ve "English Gardens" yani "Ömercan Organik" kökenli tohumları, biz de ilk kez gördüğümüz için seyirlerini de hep beraber göreceğiz, ama pda kaynaklı tohumların büyüme hızı ve direncine şaşacaksınız. Nitekim bizim evde ikisi de tamamen aynı koşullarda çimlendirilen Hatay kökenlilerden Yüksel Atar tohumları, Sıdıka Kurt hanımefendininkilere göre daha hızlı ve daha hacımli görünüyor. PDA ve Ömercan'lar ise Hatay'lılardan çok önce büyüdüler. Hatta bunun nedeninin "iklim" olduğunu düşündük... (Selim Bey, bir ses verin, nerelerdesiniz?)

Şu ana kadar iletilen sorunlara topluca şu yanıtları verebiliriz:
MEKAN: İç mekan, ılık ortam. Asla sigara dumanı, tütün olmayacak civarda. (Tütün virüsü diye bir şey var, bozuyor onları).
KAP: Her nerede iseler ilk iki yaprak çıkana kadar üstü "limonluk tadında" şeffaf bir şeyle örtülü, sonra (yapraklar temas etmesin diye) örtü kalkmalı. (Fide aşamasındaki seçenekler için yeni fotoğraf albümüne bakılabilir. Daha sonraki kapları daha tartışacağız... Mehmet Saygın Adana'nın sıcak ortamında şimdiden o aşamaya gelmiş bile! )
SU: Önce fısfıs ile toprağı "nemli" tutacak kadar. Sonra toprağın tamamen kurumasına meydan vermeyecek miktarda ve azar azar (bitki ıslanmamalı).
ŞEFKAT: "Dokunmadan" ve sık sık yerini değiştirmeden...
TOPRAK: Aslında en önemlisi bu. Malesef çimlendirme için bulduğumuz torflar her zaman aynı kalitede değil. Fide aşamasında da torfla idare ediyoruz ama devamı için temiz toprak arayışına şimdiden girmemiz lazım.

"Fide" demişken, bugün bu konuda yeni bir fotoğraf albumünü yayınladık.
Tüm PDA'ından iyi haberler duymak, renkli görüntüler paylaşmak üzere!

Not: İstanbul'da olanlar Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesinde yarın açılacak ve 22 Nisan'da bitecek olan Ekoloji 2007 Fuarı'na gideceklerdir. Pembe Domates Ağı'mız da genel mesajını ve varlık gerekçesini bu fuardaki ÇEKÜL Vakfı standından "PDA 2007 Manifestosu" ile veriyor. Hepimizi çok ilgilendiren bu fuarda belki rastlaşabiliriz!

Mart 04, 2007

TOHUMLARIMIZ İMECE EVİ'NİN DEPOSUNDA!

Dün Sayın İsmail Yenigün'den böyle bir posta ve ekteki resimler geldi, iletiyoruz!


"Bugün PDA kargosu imeceye ulaştı.
Hani kırk yıllık dost beklenir ve gelincede özenle kucaklaşılır...
işte PDA nın zarfını büyük bir tebessüm ve heyecanla açtık.
Özenle hazırlanmış zarf ve paketleri inceledik.
Fotoğrafladık ::-)
Sağolun,varolun.
İmeceevi'ni de PDA'nın doğal üyesi kabul etmenizi dileriz.
Ve tüm imece evi nin tüm PDA insanlarının da evi olduğunu bilmenizi isterim.

Sevgilerimle ::-)"

Şubat 18, 2007

PDA 2007 MANİFESTOSU

Geçen hafta bugün (11 Şubat Pazar) Armada'daki I.PDA Buluşması'nda yaptığımız sunum, *pdf formatına dönüştürülerek web'e yüklendi. Buraya tıklayarak indirebilirsiniz.
Bu sunumda şimdiye kadar bu web kütüğü üzerinden paylaşılanların ve yaşadıklarımızın kısacık bir özetinden sonra, "bunu niye yapıyoruz?" sorusuna yanıt olan PDA 2007 Manifestosu yer alıyor. (Sayfa 21):

P.D.A. 2007 Manifestosu:
•Bizler, 2006’da bu ülkenin ürünü olan ve gelecek kuşaklara miras bırakılması gereken doğal tohumlara, nesli kurumaya yüz tutan, leziz “pembe domatesler” üzerinden sahip çıktık!

•Onları 2007 ve gelecek yıllarda da evlerde, balkonlarda, bahçe ve tarlalarda, “temiz” toprak ve doğal yöntemlerle yetiştirmeye azimliyiz!
•Onların da bu domatesleri aynı renk, aynı güzel koku, aynı lezzet ve aynı doğallıkta sürdürebilmesi için elde ettiğimiz tohumları çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara aktarmakla sorumluyuz.
•Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız!