Haziran 15, 2006

BAFRA'LI ÇİFTÇİDEN 2100 YIL ÖNCESİNE UZANAN ZİNCİR...

"Ekinleri ne sevindirir, toprak hangi yıldızda alt üst edilir,
hangi yıldızda asmalar karaağaçlara sarılır,
sığırlar nasıl bir bakım ister, koyunlar nasıl,
nasıl yetiştirilir tutumlu arılar,
işte şiirime bunlarla başlayacağım, Maecenas!"

* * *
"Ya ne demeli, tohumları saçıp toprağıyla göğüs göğüse çarpışan
kısır toprağın tepeciklerini dümdüz edip de
derelere, çaylara hakim olan ve onları tarlasına yönelten çiftçiye?


KAYNAK: M.Ö. 70-19 yılları arasında yaşamış Roma'lı şair Publius Vergilius Maro'nun M.Ö. 30 yılında yazdığı "Georgica" şiiri.

Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken'in Türkçe'ye "Çiftçilik Sanatı" başlığıyla çevirdiği bu kitap, 2006 yılında evde ya da bahçede pembe domates yetiştirmeye çalışanlar için bile önemli teknikler ve ipuçları içeriyor. Vergilius'un yapıtına başlarken seslendiği "Maecenas" da Sezar'ın siyasal anlamda en güvendiği danışmanı ve kültür elçisi imiş. Şair bu zahmete niye mi girmiş? "Latin ruhu"nun en önemli iki ögesinden biri olan "tarım"ın (öteki de askerlikmiş) unutulmaması, bir devlet politikası olarak dikkate alınmasını sağlamak için. Çok heyecan verici bir yöntem değil mi yönetim politikasında söz sahibi olmak için şiir yazmak? Üstelik aynı anda tarımsal kültürü yaşatıp, işlevsel bilgiler de vermek?

Dün akşam Konyarlar'la birlikte idik. Gündemin önemli bölümünü pembeler kapladı doğal olarak! Bunların toprakta "kalsiyum" sevdikleri konuşuluyordu bir ara. Rasim, civarda bol miktarda kum midyesi kabuğu bulunduğundan, onları fideleri ektiği toprağın üstüne serpeceğinden sözetti.

Ya Vergilius'un bundan ikibin küsür yıl önceki tavsiyesine ne demeli? (Aynı kitap sayfa 33:)

"Tarlana hangi ağaç fidesi ekersen, ek bir de
zengin gübre serp mutlaka, unutma bol toprakla örtmeyi de,
gözenekli taşları ya da sert midye kabuklarını göm içine;
aralarından su sızacak böylece, incecik buharlar süzülecek derinlere,
ve sürgünler boy atacak içe içe..."

"İçgüdüsel" organik tarım yapan ve toprağı sütle sulayan Bafralı çiftçiyi, Romalı şair Vergilius'u -ki bir çiftçi çocuğuymuş- ve kentsoylu heykeltraş Rasim'i yaratıcı ve üretken kılan bu kültür, şimdi elle tutulur mu tutulmaz mı? Korunur mu korunmaz mı? Kalk Raci hoca kalk, kalk da sen ver cevabı, ben içinden çıkamıyorum bu rastlantıların artık. Daha fide bulacağız yeni üyelerimize... Allahtan buralarda "bahar uzadı" Hümeyra'nın yorumuyla. Hala vaktimiz var balkonlarda denemeler yapmaya...
****************
EK:

26 Ocak 2009

Yukardaki içeriği gireli 3 yıl olmuş... Bu sabah bu web günlüğü ile ilgili istatistiklere bakarken bir bağlantı dikkatimi çekti. Prof. Dürüşken'in de bir web günlüğü var. Bu kitap ile ilgili içeriğe bizim yukardakini de "Bir Yorum" başlığıyla eklemişler.
Ben de onu bu web günlüğüne tekrar eklemek istedim. Ama yeni bir içerikle değil de bunun altına! Pentimento gibi oldu böylece!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Evet, elle tutulamayan kültür de bu olsa gerek.